23 Mayıs 2010 Pazar

TransToros - 2009 : Notlar

Notlar :

Cumartesi sabah çıkış - Cumartesi akşam dönüş olarak 8 gün

Toplam 2.913 km yapmışız.
Bunun ne kadarı toprak kesin hesap tutamadım ama yaklaşık 1.000 km olduğunu tahmin ediyorum.

Herkesin bütçesi farklı olabilir ama ben toplam 950 TL harcamışım (çoğu benzin)


Saatler :


01 Ağustos 2009 Cumartesi : (Sürüş : 11 saat, 735 km)

Maltepe’den çıkış : 08:10
TEM Opet’e varış : 08:35
TEM Opet’ten çıkış : 09:51
Ankara gişeler : 14:33 (398 km)
Aksaray : 20:00
Ihlara vadisi varış : 21:00 (735 km)


02 Ağustos 2009 Pazar :
(Sürüş : 14 saat, 237 km)


Ihlara Vadisi çıkış : 09:00
Kapuzbaşı Şelalesi : 23:10 (237 km)


03 Ağustos 2009 Pazartesi :
(Sürüş : 11 saat, 202 km)


Kapuzbaşı Şelalesi çıkış : 11:22
Pozantı yemek varış : 22:05 (174 km)
Madenköy konaklama varış : 01:47 (202 km)


04 Ağustos 2009 Salı :
(Sürüş : 9 saat, 101 km)


Madenköy çıkış : 10:05
Yazıgöl yayla kamp : 19:14 (101 km)


05 Ağustos 2009 Çarşamba : (Sürüş : 10,5 saat, 122 km)

Yazıgöl yayla kamp : 08:40
Dere kamp varış : 18:35 (122 km)

06 Ağustos 2009 Perşembe : (Sürüş : 15,5 saat, 335 km)

Dere kamp çıkış : 08:00
Ermenek karayolları misafirhanesi varış : 23:15 (335 km)


07 Ağustos 2009 Cuma : (Sürüş : 12 saat, 447 km)

Ermenek karayolları misafirhanesi çıkış : 07:00
Ermenek çıkış : 10:40
Yazılı kanyon varış : 22:00 (447 km)


08 Ağustos 2009 Cumartesi : (Sürüş : 12,5 saat, 616 km)

Yazılı kanyon çıkış : 09:00
Maltepe varış : 21:30 (616 km)

TransToros - 2009 : 8.gün

8. gün : 08.08.2009

Sabah 07.30 civarı kalktım.

Bugün Cumartesi.

Dün akşamdan beri karar veremediğim durumu düşünüyorum.
Bugün dönüşe geçeyim mi yoksa bugün yapılacak Yazılı kanyon, köprülü kanyon gezilerine de katılıp yarın sabah mı çıkayım.

Ya da gündüz gezileri yapıp gece yola mı çıkayım. ı-ııh bu hiç olmaz. O yorgunlukla 800 km daha gidemem.

Yarın (Pazar) sabahı çıkayım desem akşam 9-10 evde olurum, eşyaları boşalt yerleştir geç yat ve ertesi gün işe git hiç sevimli değil. Yorgunluktan geberiyorum zaten. 800 km daha yol var İstanbul'a.

En iyisi bugün çıkayım, akşam geç bile olsa evde olayım, yorgun argın eşyalarla uğraşmayayım, öylece bırakayım. Pazar günü öğlene kadar yatıp iyice dinleneyim, sonra da eşyalarımı rahat rahat boşaltayım. Kişisel bakımlarımı yapayım ertesi güne zinde işe başlayayım. dedim.

En iyisi bu olacak bence.

Herkes hala uyuyor.. Kahvaltı faslında bile hala uyuyanlar vardı. Yok abi bunlar adamı öldürür. 08.30 da toparlanmaya başladım ve vedalaşıp 9 da yola çıktım. (bazıları yeni uyanıyordu)












Arkadaşlar kalmamı ısrar ettilerse de bahsettiğim dinlenme durumunu anlatınca ikna oldular.

Eşyalarımı toplayıp son bir kontrol ediyorum ve tek başıma (yolu bilmeden) yola çıkıyorum.

Ana yola çıkana kadar Zümo abiden yardım alıyorum.
Tahmin edin nasıl geçti?
Ben bu Zümo'nun taa....

Geldiğimiz yola hiç benzemeyen, bazen bir kümes ile biten, bazen bir dere ile biten yollara sokup sokup duruyo.

Çok sinirlenmiyorum, nasılsa son günüm ve zamanım bol. Keyfime bakıyorum.
Zaten dolaşmak ta hoşuma gidiyor.

Garip köylerden patikalardan geçerek bir asfalta varıyorum (Zümo'ya rağmen)

Artık şehirlerarası yol, bak tabelaya git. zor değil.
Bir ara gene zümo ile tabela arasında kaldım, zümoya uydum durduk yerde bi sanayiye soktu, pişman oldum. neyse ki yolu buldum.

Salak bu Zümo.

Öğlene doğru bir uyku bastırıyor anlatamam, gözlerim kapanıyor. Zaten monoton asfalt yol. Bir benzinliğe çekiyor orta yan ayağa alıyor ve motorun üstünde başımı ön çantaya koyarak uyuyuveriyorum. İçim geçmiş gitmişim.

Salyalarım aka aka uyandığımda yaklaşık 1 saat uyuduğumu anlıyorum. Ne yorulmuşuz be. pilimiz bitmiş.

Devam ediyorum keyifle. İncir satanların yanında durup incir alıyorum hemde bir kasa. arkaya bağlıyorum eve götüreyim.

Birazdan aynada garip hareketlilik görüyorum ne oluyor? ana incirler dökülüyo tek tek..
durup düzeltiyorum, poşete falan geçiriyorum kasayı.. İncirlerde azcık ezilmiş mi ne..

Isparta, Afyon, Kütahya geçiyorum, Tavşanlı tarafından gideyim diyorum.

Domaniç üzerinden geçeyim, ara sıra gidip viraj yaptığımız yerler. dönerken o keyfide yaşayayım bari diyorum.

Tavşanlı bitiyor Domaniç'e varmak üzereyim, virajlara yatıyorum yavrum yavrum. nasıl güzel yatıyorum ama hava atacak arkadaşlar da yok 

Aklımdan bunları geçirip gülümserken birden motor stop etti, debriyajı çekip akışına bıraktım. Bir yandan da marşa basıyorum, almıyor. 

Hala gidiyorum, marşa basıyorum almıyor. Durana kadar gideyim bari bu ıssız yerde kalmayayım diyorum. Debriyaj çekili bir süre daha akıyor ve nihayet bir yerde duruyor motor.

İnip bakıyorum sağına soluna bir şey bulamıyorum. Marş basıyor ama çalışmıyor.
Aküyü de bitiricem böyle giderse. Birkaç telefon görüşmesi yapıp akıl soruyorum, kontrol ediyorum yok.

Bu arada eşyaları boşaltıyorum müdahale için. İncir kasasına bi bakıyorum cacık olmuş, yapış yapış. Komple atıyorum yandaki bahçeye. Gitti bi kasa incir. Hay kafama..

Sonra aklıma BursaEnduro Zeki Duman geliyor, arıyorum. 
Herşeye çare kişi anında çözüm üretiyor. Domaniç'teki bir tanıdığını tavsiye ediyor, irtibatlar kuruluyor.

Bir motorla iki kişi geliyor yanıma, iple bağlıyor ve benim motoru çekiyoruz. 1 km ileride tepenin arkasında imiş Domaniç meğer.

Oradaki bir motor ustasına çekiyoruz, bakıyoruz ama o da birşey bulamıyor.

Bursa Teknik oto İbrahim aklıma geliyor, arıyorum.

Efsane İbrahim usta anında olayı irdeliyor, adım adım kontrollerini yapıyor (arızayı bulma yöntemi ve sıralamasına hayran kaldım) birkaç adım sonra arızayı buluyoruz.

Benzin pompası RÖLESİ.

Kıçı kırık rölenin yaptığına bak. pompayı çalıştırmıyor, benzin gitmiyor, motor çalışmıyor.

Orada röleyi bulamayacağımız için hemen yanındaki korna rölesini söküp, oraya takarak olayı çözdük. Artık kornam yok. olsun.

İbrahim ustaya, Zeki başkana ve orada bana yardımcı olan arkadaşlara müteşekkirim.


Yanınızda bulunması gereken şeyler kısmına ekleyiniz;

- Zeki Duman'ın telefonu
- Teknik oto İbrahim usta'nın telefonu

Oradan çıkıyor ve sorunu çözmüş olmanın keyfiyle eve varıyorum saat 21.00 civarı.

Evdekilerle biraz laflayıp uyuyakalıyorum koltukta.

TransToros - 2009 : 7.gün

7. gün : 07.08.2009


Sabah erken kalkıp (ulen ne rahat uyudum ha) Ermenek'e gittik, çevreyi şöyle bir dolaşıp bir berberde bir karış olmuş sakalımızı tıraş ettirdik.
Nasıl rahatladım, oh be.





Ardından bastık bizimkilerin kamp yaptığı yere geldik.



Güzel yer bulmuşlar kamp için ama gece saat 1 i bulmuş yerleşmeleri.
Ardından hemen yanlarındaki tarlada bir makine çalışmaya başlamış sabaha kadar uyutmamış.
Oh olsun





Otelde yatıp traş olan ........................... çadırda yatıp traş olamayan


   

ehi ehi....
peşin satan ile veresiye satan gibi olmuşlar




Arkadaşların çadır toplamasını bekledik.

Biz kalktıktan sonra şehri gezdik, traş olduk, buraya kadar geldik. Bunlar hala toplanacak. yok abi çok ağırlar..

Çıktık yola, ana! bizim geldiğimiz yere döndük. Madem oraya gelecektiniz bizi niye buraya getirttiniz yahu dedik, pis pis güldüler..

Benzin ikmalimizi yapmak üzere durduk. O arada benim burnum kanadı (oluyor öyle bazen, sorun değil)



Yanımızda iki doktor var ya hemen olaya müdahale ettiler.
Yanlarında bi çanta dolusu tıbbi gereç var. Kullanmaya bayılıyolar

Ne yapıcan o şırıngayla?



Ben iğneden tırsarım olm, ne yapıcan onla..



Kalçadan mı?



Şükür değilmiş, sadece içindeki adrenalini bir beze zerketti.
O bezi burnuma tıkmaya başladı..



yahu yeter, beynime değdi olm, çek şunu..



Mesleğinizi özlediniz de bende mi tatmin oluyosunuz adiler..



Aha öteki de geldi. Gel sen de dürt biraz..



Psikopat la bunlar..

Yok bu biraz daha şefkatli yaklaştı..



Şimdi daha iyiyim. Beynime değen bezi hala hissediyorum ...




Benzinciden çıkışımız 10:30 u buldu. Güne gene geç başladık..
Bi gün de erken çıksak dişimi kırıcam..

Asfalttan giderek



Taşkent'e vardık.



Burada Öğlen yemeği yieceğiz. Meşhur sac kavurma.



Taşkent'te sac kavurmanın hakkını verdikten sonra devam ettik.




Bir süre asfalttan gittikten sonra bir sapaktan girdik. Ama o da ne, mıcır yola yeni asfalt dökmüşler, yol komple taze ıslak zift.

Bu kadar bol zift görmedim, su halinde resmen. Motorları mahvedeceğiz.
Yanlarından gitme şansı da yok. mecburen üstünden geçeceğiz. ve 4-5 km den az değil.

(Buralarda resim çekmemişiz. Farkettim ki son günlere doğru herkes resim çekmeyi bırakmaya başlamış, yeterli resim yok.)

Bazılarımız çok aldırmadan normal sürüşü tercih ederken ben bu illet zifti iyi bildiğimden çok yavaş gidiyorum. Durma seviyesinde.
Ama yol da bitmiyo ki böyle. Millet gitti ben en arkada kaldım mıy my gidiyorum.

Sabrımı sonuna kadar zorlayıp olabildiğince yavaş geçtim o bölgeyi ama gene de motorun altı etrafı zift oldu. Lanet.. (Gavurca : Dam'n)

Ardından toprak yolla devam ettik, tekere yapışan ziftleri orada bertarafat ettik. yardır yardır..





Böyle gidiyoruz lay-lay-lom, biraz da tempolu..

O ara Auke Ali önde.
Hafif taşlı engebeli bir yola geliyoruz.
önde bir romörklü traktör gidiyo yavaş yavaş.

Bizim Ali de onu sollayıp geçmek üzere girişimde bulunduğu anda traktör arkadakilerin farkında olmadığından bir çukurdan kurtarmak için aniden sol yapıyor. Ali de soluna girmiş o ara..

Ali aniden sola kıvırıp yol dışına çıkıyor, Koca kayaların olduğu bir alana.. bam güm bir süre ayakta kalmaya çalıştıysa da koca kayalardan dolayı düşüyor sonunda.

Ali nin yaptığı ilk kaza oluyor bu. İyi olduğunu görünce gülüyoruz. Tamam şimdi kanka olduk işte diyoruz.

Ali nin bacağında ufak bir çizik olmuş, onca korumaya rağmen. (iyiki sağlam giyiyordu)

112 ve genel cerrah doktorlarımız hemen olaya müdahale ediyor. Pansumanını yapıyorlar.



Traktördeki vatandaşlar da çok üzülüyor, çok özür diliyor. Allahın dağında hiç beklemiyordum ki arkamda birilerini. Birden çıkageldiniz diyor.
Onlar da haklı. Bizim Ali bu hareketi yapabileceklerini düşünememiş, keşke ciyak ciyak korna çalıp sonra girseydi.

Bu arada keçiler Ali'ye "kayaya öyle çıkılmaz böyle çıkılır" diye nispet yapıyor.



Herkes ve herşey iyi olduğuna göre devam edelim diyor ve biraz ileride manzaramıza giren şu göle gidiyoruz.



Gölün olduğu yere inerken grup biraz kopuyor, aralıklar oluşuyor. Cem'in dediğini iyi duyamadığımdan göle girmeyip yola devam ediyorum, selim de yanımda. (Cem gölde duracağımızı demiş, duymadım)

Bir süre sonra gelen olmadığını görüp geri dönüyorum kimseyi göremiyorum, başka yola mı saptılar diye etrafta birkaç 10 km daha dolaştıktan sonra göle girdiklerini öğreniyor (nihayet telsizden ulaşabildiğim bir yerde) ve gölün yanına doğru gidiyorum.

Bizimkiler etrafa dağılmış halde, birileri gölün karşısında, birileri gölün kıyısında, birileri çimlere uzanmış.
Bunlar normal ama şu sanırım normal değil;



Ne olmuş orada diye gidiyorum bakıyorum. Herkes gülüyor.

Dr.Mehmet çimleri görünce gaza geliyor, yardırıyor göl kenarından doğru.

Diğerleri gölün karşısına yoldan geçerken bizim doktor açıkgöz ya, kesitirmeden çimlerden geçeyim diyor.
Ortasından akan gizli dereyi farketmemiş, üstü çim kaplı. hoooop gömülmüş
o kadar gömülene kadar da durmamış, ha geçtim ha geçicem diye gaz kesmemiş. ama orada artık balçığa saplanmış.



İttirerek çıkarmak mümkün değil, çok kuvvetli balçık bırakmıyor.
Oralardan ip bulduk çekiyoruz, bir cm. kıpırdamıyor. İnsan gücü yetmeyecek diyip araba getirtiyoruz (oradaki yerleşimden) o da yumuşak zeminden dolayı çok yanaşamıyor, uzaktan ipi bağlıyoruz onda da ip dayanmıyor, kopuyor.
(Bu arada o kullanılmış ip için 20 TL aldılar biliyomusunuz. Anadolu insanına ne olmuş böyle)




Burada gelişen olaylarla ilgili resimleri bulamıyorum, kimse çekmedi mi ne? çok olay oldu halbuki.

Neyse etraftan 2-3 genç daha geliyor, Ali'nin önderliğinde motoru önce yan yatırıyoruz, Yana bile yatmıyor ya, zorla.
Tekerleri "clok" diye balçıktan çıkartıyoruz. Biraz çevirip tekerleri batmamış yere denk getirip kaldırıyor ve diğer yandanda hem iple tem iterek motoru kurtarıyoruz.

O arada yaşlı bir amca biza saydırıyo.. "ne geziyosunuz burda, hayvanları korkutuyosunuz, çimleri mahvediyosunuz, gitsenize yolunuza" diye..
Anaaaa.. rusyayamı düştük, ne bu insanların "biz buralarda yabancıları sevmeyiz dostum" durumu..

Amca kaza oldu işte biliyomuyduk bizde. çıkartıp gidicez işte diyor, ya sabır çekiyoruz.


Bu arada Cem'in motoruna talip var.



Aralarındaki aşkın uzun sürmeyeceğine ikna edip ayırıyoruz çiftleri..

Gölün çevresini dolaşıp biraz keyif yaptıktan sonra yola devam ediyoruz.













Yine yukarılardan geçiyoruz. Manzaralar nefis..






Bu son fotoğrafı sırf şunun için çektim;
Bitki yapısına dikkat edin, yükseldikçe nasıl seyreliyor ve sonra çoraklaşıyor.
Nasıl renk değişimi oluyor bakarmısınız..

2000 metrelerden sonra ağaçlar kalmamaya başlıyor, böyle gezdikçe dikkat ettim, en güzel yeşillikleri 1500 mt. lerde gördüm.



Artık kimse pek resim çekmiyor..

Günü anlatacak resim bulamıyorum.
Bu dağları aşıp birkaç yerleşim geçtikten sonra asfalt ağırlıklı yol ile Güney sahile iniyoruz. İndiğimiz yeri hatırlamıyorum ama Alanya olabilir.

Toz pas içinde salaş haldeki bizler bu medeni dünyada garip görünüyoruz.

Bu dünya biza göre değil, orman adamı gibiyiz. Ne işimiz var Alanya'da Antalya'da..

Buralarda da grupta kopmalar oldu. Selim arkalarda kayboldu, artık insanlar gergin ve sıkkın.

Dağ macerası yaşamıyoruz zaten bugün, habire asfalttayız, dolayısı ile mutsuzuz.

Sabırlar zorlanıyor, kavşakta beklemeyen öndekine uyuz olan arkadakini beklerken uyuz olan öndeki..

Saat oldu 19:30 ... yarım saat sonra hava kararacak ve bizim Antalya'lı grup ile buluşmayı planladığımız Sütçüler civarlarındaki buluşma yerine çok yolumuz var.

Selim'i bekliyoruz tahminen 1-1,5 saat kadar. Yanlış yerden girmiş falan filan..

Gecikmenin ve sıkkınlığın verdiği sabırsızlıkla tempollu gidiyoruz. Arkamız yüklü, toz pas içinde, tırnaklı lastiklerle asfaltta zigzag yaparak uçan bir grup..

Sanırım çok küfür yedik.. Hissettim çünkü

Ve gene gece sürüşü yapıyoruz. Ve ben gene çok gerginim.
Yorgunluk, görememe, korku, endişe, bıkkınlık ve bitmeyen yol.

Saat 23.00 te buluşma yerine vardık. Bende keyif kalmamış halde.
Ben yarın sabah dönüyorum abi diyorum kendi kendime.. yeter yahu..

Oradaki arkadaşlara keyifsizliğimi belli etmemeye çalışarak hep beraber yemek yedik biraz sobet ettik. Çok oturamadım zira saat oldu 2 ve artık ayakta duramıyorum.








Gittim yattım.