6. gün - 08.08.2013
Dün akşamdan itibaren bende başlayan cırcır ve halsizlik
gece iyice ilerledi.
Yanımda getirdiğim ishal önleyici ilaçları içmeme rağmen
düzelmedi.
İyi ki evde konaklıyoruz, dağda çadırda olsaydık ne
yapardım, elli sefer gittim WC'ye.
Zaten yarım yamalak uyuduğumdan sabah erken kalktım.
Amacım hareket saatinden önce bi hastaneye gidip iğne/ilaç
almak.
Uyanan arkadaşlara bilgi verdim, hemen toparlanıp çıkacak,
bunlar kahvaltı edecekleri yere geleceğim.
Sabah Samet'in evden manzaralar;
Çamlıyayla Hastanesine gittim, durumu anlattım.
İlaç falan değil de hemen ayağa kaldıracak bi iğne yapmasını
rica ettim.
İğne + serum önerdi. Vakit vardı, serumu taktırdım.
1 saat kadar sonra hastaneden çıkıp arkadaşların kahvaltı
yaptığı yere geldim.
Gayet iyiyim, serum ayaklandırdı beni.
Taner geceden gelmişti, sordum o da iyiymiş, toparlamış.
Baktım tayfa kahvaltıyı uzatıyor, benim iştah hala yok, bir
berbere girip traş oldum, hafifledim.
Traş + serum = harika hissediyorum, motivasyon on numara.
Hacılar ben gene uzuyorum önden, siz de gelirsiniz diyip
çıkıyorum yola.
Bol oksijenli yollardan gidiyorum
Bir çeşme başında bekledim arkadaşları.
Toker geldi, diğerleri henüz yok.
Devam ediyim ben dedi, ok ama biraz ilerde rotada bir sapak
göreceksin oraya gir-çık yapmayacağız düz devam et dedim saldım gitti.
Bir süre daha bekledim, gelmediler, sıkıldım.
Ben de devam ediyim ufak ufak diyip çıktım.
Epeyce gittikten sonra telsizden anons geldi, bizimkiler
arıyor.
Demin geçtiğim derede durmuşlar, yüzeceklermiş, bizi geri
çağırıyolar.
Toker önde, onlar arkada. Ben ortadan Toker'e anons ediyorum
duymamıştır diye, geri gel diyorum, cevap yok.
Haydaaa, adam duymadı devam edecek, arkadakiler ise mola
verdi.
Herhalde bi noktada durup bekler ya da geri döner diyorum ve
geri dereye dönüyorum.
Bizimkiler soyunmuşlar bile
Buz gibi derede çimiyolar
Ben soyunmaya üşendim, soğuk sudan çok hoşlanmam da, gölgede
bekliyorum
Bir taraftan Toker'i merak ediyorum, dönmedi.
Bizimkilere biraz acele edin hadi, Toker tepede bizi
bekliyodur diyorum ama Taner tutmuş kamp ateşi yakmaya başlamış.
Bunlar karı koca psikopat. Rahat insanlar, yayılmaya
bayılıyolar, keyif insanları :)
Kocası kamp ateşi yakarken Dilek'te durun bi kahve yapayım
diyor
Bağır-çağır, mızmız-mızmız huzurlarını kaçırmaya çalışsamda tam
başaramadım, kahvelerini içtiler, çıktık.
Tırmanıyoruz, 2700mt deki platoya çıkacağız
Ortam çoraklaştı artık, yükseldik.
Şu arkadaşlara rastlıyoruz. Kendileri dağcılık okulundan.
"La olm manyakmısınız, niye o minicik çıkıntılarda
durmaya çalışıyosunuz, nasıl çıktınız ve nasıl ineceksiniz, yerde dursanız
olmuyomu" diyorum.
Yanlarından geçmek zorundayım, korkuyorum motor sesinden
heyecan yapıp düşmesinler diye çok yavaş geçiyorum dağcı kardeşlerin yanından.
Gene önde tek başımayım, arada durup bekliyorum
Platoya çıktık, yörüklerin yanında mola veriyoruz.
Buraya kadar Toker'e rastlamadık, nerede bekliyo ki bizi
acaba?
Yörüklere soruyoruz bir motorcu geçtimi diye, yok diyolar,
iki saatir buradayız kimse geçmedi.
Haydaaa... Hafif kızgınlık yanında endişe başlıyo.
Bir süre daha telsizle anons edip durduk.
Dedik biraz daha gidelim belki bi yerden yanlış girip ilerde
rotaya bağlanmıştır.
Platoda devam ettik, baktık Toker hala yok.
Nerede bu adam. Rotayı mı karıştırdı başka yere mi gitti,
buradan geçti de bunlar mı görmedi, lan kayalık kayalık yerlerden çıktık Allah
muhafaza bi kaza falan olmasın tek başına...
İyice endişelendik. Kötü şeyler düşünmek istemiyoruz ama
onca yoldur geliyoruz bulamadık, önde değildir bu kadar gitmeden durup beklerdi
herhalde diyoruz.
İki kişi geri dönüp daha detaylı kontrol etmeye çıkıyor.
Biz de dökündük bekliyoruz.
Yolu gözlüyoruz ufukta, bir süre sonra uzaktan motorları
görmeye başladık, saydık 3 tane.
Yaşasın Toker aralarında!
Geliyolar durumu öğreniyoruz.
Meğer o bahsettiğim rotada girmeyeceğimiz sapağa girmiş bu.
20 km gidip gelmeli bir yoldu, gitmemeye karar vermiştik ama
rotada görünr haldeydi.
Salarken Tokeri uyarmıştım ama dikkatinden kaçmış, gitmiş
beklemiş geri dönmüş.
Biz derede çimerken o oralardaymış meğer, arkamızdaymış
yani.
La ne korkuttun bizi diyip kaska şaplağı patlatıyoruz.
Plato üzerinde yola devam ediyoruz.
Önümüzde Aksıfat vadisi var.
Tepeden görüyoruz. Dere de var.
Anam! İniş yolu da nasıl güzelmiş.
Keyifle vadiye iniyoruz, serin serin.
Vadi boyunca gidiyoruz
Şehire buradan su gidiyomuş, havuzu
En uzun rota bugün olduğundan geri kalan yolu biraz tempolu
sürüyoruz.
O yüzden hiç foto çekmemişiz.
Hedef Mut.
Akşam hava kararırken Mut'a varıp otel ve yemek işini
hallediyoruz.
Benim serumun etkisi geçmeye başladı, halsizlik var. Az ve
sade yemek yiyip eşyaları zor bela odaya çıkarıyorum.
Arkadaşlar muhabbete oturuyorlar, ben bi hastaneye gideyim
diyorum.
Hastaneye gidiyorum ama bu nasıl kalabalık, bekle bekle sıra
gelmiyor.
Vazgeçip otele dönüyorum. Sabah giderim hastaneye diyorum.
Fena haldeyim, yarın daha beter mi olacağım acaba diyorum.
Daha önümüzde çok yol var. Kuvvet lazım.
Diğer arkadaşlar da yorgun, herkeste bi halsizlikler var.
Diyorlar ki yarından sonra rotayı takip etmeyelim, daha
hafif yeni bir rota yapalım dönüşe doğru.
Bana uyar diyorum, bende motor sürecek hal yok zaten.
Siz rotayı çalışın ben yatmaya gidiyorum diyip istirahate
çekildim.
Tüm ilaçları yutup yattım.