23 Mayıs 2010 Pazar

TransToros - 2009 : 3.gün

3. gün : 03.08.2009

Dün gece ben gene cinlik yaparak park görevlisini ikna edip kulübenin içinde uyku tulumumla yattım.



Haa, unuttum anlatmayı;
Hani bizim arkadaşlar bana çadırlarında yer vermemiş ve ben de Aksaray'da Carrafour'dan çadır almıştım ya,
Dün gece kurmak üzere açtığımda 9,90 TL lik bir çadırdan ne beklenirse onunla karşılaştım. Daha çubuklarını birbirlerine takarken kırıldı. Tuttum attım.

Bütün gece şelalenin sesi ile uyudum. Aslında ses biraz fazlaydı, uykuma etti de diyebilirim.

Sabah kalktığımda gece görmediğim, bu ses nereden geliyo nasıl bi su var burada diye düşündüğüm şeyi gördüm;







Yaradana kurban olayım, dev bir taş kütlesinin ortasından su çıkıyor, hem de öyle böyle değil, bayağı bi debili.










Şu suyun çıktığı yere bakar mısınız..
Kaya abicim orası ya.. Nasıl yer yapmış, çıkmış.
Bunu gerisi nasıldır, kayanın içinde damar misali bir yolu mu vardır.. Nasıl merak ettim şimdi..







Solda gece kaldığımız baraka, etrafındaki çadırlar da bizimkiler.



Arkadaşlar hazırlığını yaparken biz de gidip biraz ıslanalım dedik.







Yeterince ıslandık, hadi gidelim..



Ohooo, daha arkadaşların hazırlığı bitmemiş ki.. Saat 10:30 civarı..
Uzanalım bari..




Arkadaşlar ne mi yapıyor?
durun anlatıcam.. :)

Sabah 7 küsürlerde kalkıp, sallana sallana kahvaltı edip, dereyle oynaşıp, şelalelerde gökkuşağı kovalayıp oyalanarak saati 10 küsür yaptık.
Neyi mi bekliyoruz?

Selim dün akşam fark etmiş çakmak girişine bağlı bi cihazına elektrik gelmiyomuş.
Onu yapmadan çıkmam şimdi içerde bi yerde kısadevre falan yapar iş açarım başıma dedi ve motoru sökmeye başladı.





Biri şunu tutsun, motoru nerdeyse şaseden ayıracak.



Alla alla bulamıyor, sorun yok görünüyor. Herşey normal. Nedir ki acaba sorun?
Niye elektik gelmez çakmağa bağlı alete..



"Önce basit düşün" derler abilerimiz..
Selim ki bizlerin ustasıdır, o da makro düşündü mikrodan önce..

O kadar zaman kaybettikten sonra fark edildi.
Sorun neymiş biliyomusunuz?
Çakmak girişine taktığı zavazingonun pimi içeri kaçmış. o kadar?
Motoru sökmeden önce o zavazingoya baksa görecek.





Sonra motoru tekrar toplamaya başladı.

Şükür henüz şanzımanı dağıtmamıştı.

Ardından sıra geldi dün dağa çıkarken düşen Dr.Mehmet'in motoruna.
Gündüz gözüyle olayı inceleyip yapılabilecek birşey var mı bakılacak, yoksa Doktoru geri postalayacağız.

İki mekanik ustası olaya el attı. Selim ve Auke (Ali)

Sağ boxer'ın alt köşesindeki civatanın orası fena sürtmüş ve çatlamış. Yağ kaçırıyor. Dün paso yağ takviyesi yaparak gelmiştik.
Bu şekilde devam edemezdi, zaten yanımızda yağ da kalmamıştı.

Muhteşem kişi Auke (bize bu adamı Allah gönderdi) çantasından çelik yapıştırıcı çıkarıp olaya girişti. Hiçbirimizde böyle bir malzeme yok.
Bende yedek debriyaj balatası bile var ama çelik yapıştırıcı yok.
Gülmeyin, gerçekten yanımda debriyaj balatası vardı, biter diye düşünüp korkudan almıştım. Sonra işime yaramayacağına kanaat getirip geri postaladım.









Miss gibi oldu valla.
5-10 dakkada da çelik gibi sertleşti.
Sonraki 7 gün hiç birşey olmadı oraya.

Döndüğümde ilk iş bu tür çelik yapıştırıcı alıp çantama atmak oldu.

Sonraki günlerde bir şeyler daha öğreneceğiz bu güzel Hollanda'lıdan.

Neydi hatırlayalım :
1- ~20x20 ebadında çelik levha, yan ayak altına koymak için.
2- Çelik yapıştırıcı
3- .... vakti geldiğinde söyliycem

Saat 12 ye gelmek üzere iken şükür hareket ediyoruz.

Bizim temel sorunumuz bu oldu hep. Bir türlü çıkamıyoruz, geç çıkıyoruz.
Bunun faturası da gece sürüşü olarak döndü bize. Fena..







Güzel tatlı toprak yollardan bi dağlara çıktık indik çıktık indik.
Bi ara bir araba ile karşılaştık. Renault 12, lastiği patlamış yol ortasında duruyor. Stepnesi de yok, tamir takımı da.

Durup baktık ama yardım edecek bir şeyimiz yok.
Cep telefonu da çekmiyor ve oradan araç geçişi de herhalde 3-5 günde birdir.
Yahu ne adamlar.
4 tane kazma doluşmuş dökülmek üzere olan renoya, yanlarında yedek lastik bile yok. telefonların bile çekmediği Allah'ın dağlarına gidiyolar.
Al işte, şimdi düşünün ne halt edeceğinizi.

Yanından zorla geçerek devam ettik.
Yapabileceğimiz en fazla birilerini görürsek bilgi vermek, zaten adamlar buranın yerlisi bi çare bulurlar.

Arada bi durup grubu topluyoruz.




Bazen grubun toplanması o kadar zaman alıyor ki, sıcaktan bunalıp soyunup ayaklarıma yumuşatıcı bile sürebiliyorum, o derece :)


Adını unuttum, bi medeniyete çıktık.
Böyle medeniyetlere çıktıkça benzin alıyoruz, zira bir daha ne zaman medeniyete ineceğimizi biz de bilmiyoruz.

Bu arada Murat dün kırılan debriyaj manetini hallettirdi. 5 TL ye çin malı bir motorun maneti uymuş, takmışlar. Miss...



Bi hastalığımızda şu; bi durmayagörelim, hemen yayılıyoruz, kalkmayı bilmiyoruz.




Saat olmuş 14:30 geldiğimiz yer şurası..

Zor bela kalkıp devam ediyoruz.

Dur söylemeden geçemeyeceğim; oradan kalkıp 1 km sonraki benzinliğe girdik, depoları doldurup devam edeceğiz. Orada bile soyunuldu, sigaralar yakıldı...
Kusucam..

Bir süre gittikten sonra bir kavşakta rota kontrolü için duruyoruz.
Hooop hemen soyunmaca..




Dondurmalar yendi, gazozlar içildi. Anca devam ettik.

Şu karşıdaki kanyona gidiyoruz..




Çok heyecanlı..



Bir süre asfalttan gittikten sonra..



Toprağa çıkıyoruz.



Karşımıza tarihi bir demiryolu köprüsü çıkıyor. Biraz ilerisi Hacıkırı İstasyonu.







Yol sola doğru gidip şu karşıdaki kaya tünele giriyor ve köprünün sağına geçiyor.
Birazdan o tünelden geçeceğiz.







Köylüye yolu sorup buluyor ve köylülerin şaşkın bakışları eşliğinde yola dalıyoruz.
Neye şaşırdılar ki diye gülüp geçiyoruz birazdan başımıza gelecekleri bilmeden.



Yol keyifli, manzara güzel..








Aşağısı çok derin uçurum ama bize ne.. Yol düzgün, tatlı tatlı gidiyoruz.





Gülümsüyoruz.. keyifler iyi.. (henüz)



Yol azcık bozulmaya başladı. yuvarlak koca taşlar ve gevşek halde. hafif te iniş var.
Salakça bi taştan sekip motoru yatırıveriyorum.



Sağ aynamın camı kırıldı.. çok sinirlendim çok..
Taşa denk geldi, çerçevede birşey yok ama kasmadan dolayı kırılmış..
(Ders: Arazide aynalarınızı sökün veya içe döndürün)



Tamam boşver deyip devam ediyorum moral bozuk, virajı dönünce karşıma şu manzara çıkıyor.







Sağ tarafı da şöyle ;



Uleeee...
Bu nasıl bir iniş.
Yol berbat taşlı, acaip gevşek. Bi de dik sormayın (resimden tam belli olmuyor)
Arka fren yetmiyo, sürükleniyo. Ön fren desteği lazım ama çok hassas. Zira oynak taşlardan dolayı ön hemen kayıveriyo ve hop yatırıveriyosun 450 kg'ı.

O ara telsizden anonslar bağırıyo "gelmeeyiiiin. yol çok bozuk. duruuuun bekleyiiin.."

Aşağıdakiler yolun daha da moktan olduğunu rapor ediyolar, muhtemelen yattıkları yerden.

Dönecek halimiz yok, devam edicez. ikişer üçer her motoru tek tek indiriyoruz yavaş yavaş frenleterek.
















Düşmek kalkmak çok sorun değil de herhangi bir engel olmayan yan taraf şöyle olunca insanın içi bi anacıııım oluyo..






Yokuşun dikliğini anlatmak için şu resim işe yarayabilir.
Selim'in duruşuna dikkat edin, yerdeki bir kayaya basıyor kaymamak için.






Kayaları kırarak açılan yol bu kadar olur. Haliyle dar ve yokuş aşağı olmasının yanısıra uçuruma doğru da eğimli.







Oradayken farketmemiştim, şimdi fotoğraflara bakarken gördüm.
Bizim Hollandalının motorunun tekerine bakın nerde duruyo.
Manyaa bak. uçucak aşşaa.. Keraneci..




Bu yokuşa girerken saat 18:00 idi.
Herkes teker teker indirilip düze vardığımızda saat 20:00 ye gelmek üzereydi.
Düşünün ne eziyet çektik orada.

Düzlüğe geldik oh be diye basıyoruz gaza..
Ama çok sevinmeyelim bi 500 metre sonra ikinci kabus başlıyo..


 


Artık hava kararmak üzere..

Şu yokuş bizi bitirdi. Ne güç kaldı ne moral. Düşmeyen yok. (Yalan, aslında var : Auke)






Şu son kaya tüneli geçince sanıyoruz ki işkence bitecek ve adam gibi yolla gidicez.

Nerdeee..

Hemen ilerde bu sefer benzer bir yolun tırmanışı çıkıyor önümüze.
Ve hava artık karardı.






Auke basıp çıkıyor namussuz. Zaten o herşeyi yapıyor bizim 5 gömlek üstümüz.
BMW F800GS 'i var, yükü çok az (Adam uluslararası ve uzun süreli geziyor ama benden 5 kat az eşyası var), boy 2 metre, profesyonel dalgıç, dana kadar ciğeri var v.s. adam iyi olacak tabii.

Bir iki kişiyi daha kurtarıyoruz ittir kaktır.
Tabii bu çıkanlar kötü yolu daha kötü hale getirip öyle çıkıyorlar. Geride iyice çukurlaşmış gevşek zemin bırakarak.

Sıra bana geldi.
Bi kaptırdım bi yere kadar çıktım, hooopp patinaj ve batış. Bas geri.

Birkaç deneme.. artık motoru dengede tutacak bile kuvvetim kalmamış halde. Bittim ben. Kimsenin kimseye yardım etmeye gücü de kalmadı.
Çıkamıyorum, hava da zifiri karanlık.

Kurtuluşu Auke'de buldum. Babacım sevabına şu motoru yukarı bi atıversene ne olur dedim. Atladı benim motora verdi gazı. hayvan bu adam.. motor böğürüyo, sağa yatıyo bizim 2 metrelik basıyo bacağı kaldırıyo, motor sola yatıyo basıyo bacağı kaldırıyo, bağırta bağırta çıkardı motorumu yukarı.
Yukarıda motorun dilinin dışarı sarktığını gördüm yeminle!

Biz de izliyoruz. Döndüm bizimkilere "sizce ben bu hareketleri yaparak bu şekil çıkarabilirmiydim" dedim, kimse evet demedi

Sonra sıradakileri hep beraber ittire ittire zor bela çıkardık.

Buraların resmi yok, kimse elini kaldıramıyodu ki çeksin. zaten zifiri karanlık.

Bir süre daha bunlara göre iyi yoldan giderek medeniyete vardık.

Gittiğimiz yer Pozantı. Orada bizi bir grup arkadaş bekliyor, baba bi restoranda. Yemek yiycez.

Restorana vardığımızda saat 23:00. Ölüyoruz artık.. Yorgunluk ve açlıktan.




Neyseki soframız keyfimizi artıracak kalitede. Nefis et yemeklerini adeta yuttuk.

Şimdi siz sanıyosunuzki gün bitti artık yatarlar.. Nerdeee...

Yemekten kalktıktan sonra "o saatte yapılması şart olan!" benzin ikmali için benzinci arıyoruz.

Benzinci 30 km ileride dediler. Gecenin o saatinde bu kadar kamyon Tır ne yapıyosa orda berbat bir trafik eşliğinde benzinciye basıyoruz (o kadar yorgunluk ve yemeğin üstüne)

Sorduğumuz hiçbir benzincide benzin yok! sadece mazot satıyolar.
Neresi burası Türkiyede böyle yerlerde mi varmış. Benzin yok resmen.
10-20 km gittik geldik aranıyoruz. Neyse birinde bulduk. Bu arada saat 01:30 civarı



Ne güzel dimi? çok eğleniyoruz.

Daha durun, bunu bi de konaklayacak yere gitmesi var.
Yahu şuraya çadırı atıverelim uyuyalım işte demek yok. İlla oraya gidicez. Saat 3 te olsa.

Basıyoruz o geldiğimiz 50 km yolu geri gidiyoruz ve konaklanacak yere varıyoruz.

Bilmem kim Amcabey Alabalık tesisi.
Resim mesim yok.. zaten geberiyoruz yorgunluktan.. Saat olmuş 2 küsür.

Gene kendime bir baraka bulup uyku tulumuyla yatıyorum.
(Hala çadırım yok farkındamısınız, bakalım yarın nereyi bulucam yatmaya)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder