7 Mart 2015 Cumartesi

Toros Geçişi - 2013 : 2.gün



2. Gün - 04.08.2013

Biz otelci tayfası sabah 6 civarında kalktık, kamp yerine gidip arkadaşlarla buluşacak oradan rotaya başlayacağız.

Akşam motorları üstünde eşyalarıyla emniyetli bir şekilde kalması için ricada bulunduğumuz Emniyet Müdürlüğünün önünden alıyoruz. Herşey sağlam, zayiat yok.


Yola koyulup şu karşıda gördüğünüz Demirkazık’ın eteklerinde bi yerde olan kampa gidiyoruz. Güneş te henüz aşmış dağı.




Hakan’ın basıp geçtiği kavşakta geri dönmesini bekliyorum.
-“Paso yardır, tabelaya baksana olm, Demirkazık 4 km naa bu tarafta..




Hakan’ın Enduroya benzetmeye çalışıp benzetemediği TDM motoru asfaltta hepimizi eziyor.
Ama dur sen, birkaç saat sonra tırmanmaya başladığımızda taşların üstünde görücem seni..

Şu klasik aynalı fotodan bi tane koymazsam olmaz;




Şu TDM’e ufak ufak kıl oluyorum sanırım, toprağa girdik hala gülümsüyo mu ne?





GPS te işaretli noktadan başka yere yerleşmiş olan kampı telsiz bağlantısıyla bulmaya çalışıyoruz. Allahın dağında tarif ile nasıl bulunursa?

- “Toprak yol var, taşlı falan.. tamam”
- “abi burası komple toprak, hangisi.. pığğk”
- “Çataldan sağa girdiniz dimi?..tamam”
- “hangi çataldan, her tarafta çatal oluyor bu yollar.. pığk..tırılılı..”
- “arabaların da girebileceği türde, çok kötü değil.. pığğk.”

Arabaların girebileceği diyo, biz o ara resmen kayaların üstünden atlıyoruz.
Yanlış yolda olduğumuzu anlayıp dönüyor, bilmem kaçıncı çatalda daha düzgün olan yola giriyoruz.

Doğru yol buymuş, ne bilelim, biz doğamız gereği çatallarda durup kötü olana girmeye programlanmışız bi kere.





Dev bir kayanın ardında bizimkileri görüyoruz.

Aaaaabi insafsızların kaldığı yere bakarmısınız;







Cennet. Emli Vadisi. Nefis bir yer.


Taner’in gençliğinde dağcılık yaparken geldiği yerlerden biriymiş, karanlık falan bulmuş gene de.

Otelci grubu topluca bunalıma girdik, böyle güzel bir yeri nasıl kaçırmış, kalmamışız diye.

Kampçılar hava ata ata toparlandıktan sonra biraz daha kanyon içine girelim dedik.





Önce yürüyelim mi dediysek te biz tembel motorcular motorla gitmeyi tercih ettik.

Emli Vadisini tavsiye ediyoruz, gidiniz.

Etraftan birkaç foto;












Günü geçirmek arzusunda olduğumuz bu yerden zorla da olsa ayrılıyoruz. Henüz rotaya başlamadık bile.



Tırmanış başlangıcında benzinlerimizi dolduruyor ve 3100 mt.ye tırmanmaya başlıyoruz.



Tırmanışın bir noktasında zirve yapmak isteyenlerin gidip döneceği bir kavşağa geliyoruz.
3100 mt. yi görmek isteyenler bu noktadan 13 km gidip gelecekler.

Cem ve Hakan zirveyi pas geçmek istiyorlar, ben de geçen sefer zirveye gittiğimden dolayı pas geçip onlara eşlik ediyorum.

Diğer arkadaşlar zirve tarafında gidiyor. Biz onları ilerideki checkpointte bekleyeceğiz.






Zirve yapan gençler ;







Zirve yapmayan sefil fareler (ben dahil)



Şu lanet olası yol ne zaman bitecek diyen TDM’li Hakan ve ekürisi Cem


Esasen bir cadde motoru olan TDM’ e sahip olan Hakan, tecrübesi ile buralara kadar geldi ancak çok zorlanıyor.
Oynak taşların üzerinde sürmekten yorulmuş halde.
Tecrübeli bir 4×4 off-road pilotu olması da bir yere kadar yetiyor, motor bu yollara göre değil.

Nihayet bir çakıl havuzlu inişte bırakıveriyor yavruyu yana.



Bundan başka da düşmüyor herif, onca taşlardan geçerken.
Yola devam ediyoruz, artık inişteyiz.


Arkamızda olan zirve grubu da bir göl kenarında “Hüloooooğğğğ” diyor.

Resimdeki eşşeği bulunuz 



Taner’ı kızdırmayalım biraz daha ipucu verelim, resimdeki eşşeği buldunuz mu? (sağda)

Checkpoint’e gelip ağaç altında arkadaşları bekliyoruz.

Civarda yörükler var.







Kuzucuğun biri “meeeee” diyerek bize doğru koşuyor.
Hayretle izliyoruz, kaçacağına bize doğru koşuyor.
Basbayağı bacağımıza kadar sokulup sırnaşıyor. Kedi kırması mı la bu?

Alıp motorun üstüne koyuyorum, duruyor da, bi tırnakları eksik, bi de gur-gur gurlamıyor.







Elden ele geziyor zilli.









Bir süre sonra diğer arkadaşlar da geliyor. Bu arada yörük dede ile muhabbete girmiş haldeyiz.





Dede on numara, bize yere sergi getiriyor oturalım diye, Hakan da gözlüğünü veriyor, hava atsın manita yapsın diye.







Dede ayran getiriyor, hararetimizi dindiriyoruz.

Biraz daha yayılıp toparlanıyoruz.







Hakan yeterince yoruldu, buradan sonraki yola topraktan devam etmek istemiyor. 
Asfalt yolla konaklama noktasına gelmek üzere ayrılıyor.





Biz de toprak rotadan yola koyuluyoruz.

Eşkiyalar yolumuzu kesiyor.





“Bak sağda ne var” diye kandırıp sollarından geçiveriyoruz.






Bir süre sonra motorda gariplik hissedip durunca anladım ki arka lastiğim patlamış.

Bülent abi kaldı, diğerlerini yolladık, başladık lastiği sökmeye.







Belki dikkatinizi çekmiştir, motorumun yanına bağlı bi boru vardı, ne işe yarıyosa.
Hah bu işe yarıyo işte. 


Orta sehpası olmayan motoruma üçüncü ayak yapıp lastiği sökebiliyorum, allaan dağında taşında taş bulamama da var.

bkz: pratik kriko (Bülent Topçuoğlunun öğretisidir)



Rapora bi mola verelim;

Nefis manzaralar göreceğiz diye biz toprak rotadan dağ-taş aşmaya çalışırken asfalttan bypass geçen Hakan'ın fotoğraflarına bakınca güzelim memleketimin heryerinin güzel manzarası olduğunu gördüm.

Yani diyeceğim o ki;
Toprakla arası olmayan asfaltçı kardeşlerimiz de şu lanet büyük şehirlerden çıktıkları an güzelim manzaralar göreceklerdir.

Hakan'ın kameradan bi buket;












45 dakikada lastik sorununu hallettikten sonra Bülent abiyle yola koyuluyor tempolu bir sürüşle öndeki ekibi yakalamaya çalışıyoruz.

Cem ile Taner checkpoint olan Aksu Vadisi'nde bekliyorlar.











Diğer tayfa az mesafe kalan konaklama noktamız Kapuzbaşı Şelalesine devam etmişler.

Biz de soyunup dökünmeden kısa bir molanın ardından devam ettik.





Erken saatte vardığımız Kapuzbaşı Şelalesi.







Önceden belirlediğimiz tesiste diğer ekiple buluşup yemek olayına giriyoruz.






Konaklama konusunda beğenimizi kazanmadığından başka yer aradık.

Dere kenarında ahşap çardakları olan bir tesise yerleştik.
Yerlere atılan süngerlerin üzerinde yayıldık.









Aynı zamanda Benzin ikmal noktamız olan Kapuzbaşı'nda benzinci yok. Ancak köylüler satıyor.
Tesis sahibinden yardım alıyoruz, birilerini arayıp ayarlıyor. Bidonlarla getirip burada dolduracaklar. Tabii fiyatı %30 civarında pahalı.

Sonraki benzin ikmal noktasına kadar yetecek oranda herkes depoları dolduruyor.

Derenin sesi ile uyumak üzere çekilip yatıyoruz.


Günü bitirdim ama o kadar çok ve güzel foto var ki şöyle birkaç tane daha atıvereyim yarına başlamadan önce;

(Fotoğraflar Konu akışından bağımsız rastgeledir)

















































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder