3. Gün - 05.08.2013
Kaldığımız dere kenarı ahşap çardak
Kaldığımız dere kenarı ahşap çardak
|
ve ne idüğü belirsiz bir grup serseri :)
Tekmelerle uyandırıp kahvaltıya çağırıyoruz
Dere sesi eşliğinde güzel bir köy kahvaltısı
(Dere sesi dedim de gece sessizliğinde o kadar yakından derenin sesi pek hoş olmuyomuş. Sürekli çişin gelmesi yanı sıra uğultudan uyuyamıyosun.)
Tekmelerle uyandırıp kahvaltıya çağırıyoruz
Dere sesi eşliğinde güzel bir köy kahvaltısı
(Dere sesi dedim de gece sessizliğinde o kadar yakından derenin sesi pek hoş olmuyomuş. Sürekli çişin gelmesi yanı sıra uğultudan uyuyamıyosun.)
|
Gezi planlamamızda sabah 08: 00 de teker döner kararı almamıza rağmen hala tutturabilmiş değiliz.
Dün Emli Vadisinden 10: 00 civarında anca çıkmış, gerçi vakitlice konaklama noktasına varabilmiştik. Günlük rotamızı kısa tutmanın avantajı, çok kasmıyoruz.
Kurtlu yapım gereği ben gene de huzursuzlanıp milleti dürtüp duruyorum, hadi hadi diye.
Onca yırtınmama rağmen anca 08: 30 gibi çıkmayı beceriyoruz.
2 şer li body sistemi ile gruplar halinde çıkıyoruz.
Kaldığımız yeri tepeden gören bir dönemeçte Toker'in hala tesiste motoru ile uğraştığını görüyorum. Telsizle çağrı atıyor ancak ulaşamıyorum, body'si cevap veriyor, ben bekliyorum siz devam edin diyor, biz de hareket ediyoruz.
Çok keyifli bol oksijenli yollardan geçiyoruz
Bazen alçalıyor
Saat 13: 00
civarında Kamışlı'ya varıyor, yemek molası veriyoruz.
Tur boyunca en ucuz yemek yediğimiz yer burasıydı.
1,5 porsiyon kuzu şiş + kocaman salata + mangalda biber, domates + limitsiz ayran,su v.s. karşılığı 10 TL ödedim.
1,5 porsiyon kuzu şiş + kocaman salata + mangalda biber, domates + limitsiz ayran,su v.s. karşılığı 10 TL ödedim.
Turun başından beri ayağımdaki MX botlar tarak kemiğime baskı yapıp canımı
yakmaya başladı.
Katlanmaya çalışıyorum ama bütün enerjimi ve konsantrasyonumu alıyo.
Öyle ki yol boyunca etrafı izlemek, yola dikkat etmek yerine beynim sürekli bana "şşşş.. hacı.. botun tarak kemiği üstüne baskı yapıp fena canımı yakıyo... diyim bak.. şişirmeye de başladım anlayasın diye.. ama nafile, iplemiyosun... şşş... kime diyorum.." diyo.
Bu kadar uzun süre kullanmadığımdan önemsememişim baskıyı ve yanlış bot tercih etmişim.
Molalarda çıkarıp ayağımı rahatlatıyorum ama bu turu böyle tamamlamak zor olacak. İşkence etmeye başladı.
Gece uçakla Adanaya gelip bize katılacak olan Taner'in eşi aklıma geliyor, oğlana telefon açıp diğer botu Dilek'e götürmesini istiyorum. Gece Dilek diğer botu getirecek yaşasın.
Bir saatlik yemek molasından sonra devam ediyoruz. Gene gruplar halinde çıkıyoruz, ben en sona kalıyorum zira eczaneden ağrı kesici alıcam.
Katlanmaya çalışıyorum ama bütün enerjimi ve konsantrasyonumu alıyo.
Öyle ki yol boyunca etrafı izlemek, yola dikkat etmek yerine beynim sürekli bana "şşşş.. hacı.. botun tarak kemiği üstüne baskı yapıp fena canımı yakıyo... diyim bak.. şişirmeye de başladım anlayasın diye.. ama nafile, iplemiyosun... şşş... kime diyorum.." diyo.
Bu kadar uzun süre kullanmadığımdan önemsememişim baskıyı ve yanlış bot tercih etmişim.
Molalarda çıkarıp ayağımı rahatlatıyorum ama bu turu böyle tamamlamak zor olacak. İşkence etmeye başladı.
Gece uçakla Adanaya gelip bize katılacak olan Taner'in eşi aklıma geliyor, oğlana telefon açıp diğer botu Dilek'e götürmesini istiyorum. Gece Dilek diğer botu getirecek yaşasın.
Bir saatlik yemek molasından sonra devam ediyoruz. Gene gruplar halinde çıkıyoruz, ben en sona kalıyorum zira eczaneden ağrı kesici alıcam.
Yemek molası verdiğimiz yeri tepeden görmek harika.
Ayrı ayrı gidiyor olsak ta aralarda birleşiyoruz (checkpointlerde tamamen
toplaşıyoruz)
Arkadaşlar muhabbet edip otu butu fotoğraflıyorlarken ben klasik olarak kurtlanıp yola koyuluyorum.
Bu, bugün arkadaşların da onayıyla keşfettiğim yeni sürüş tarzım oldu.
Milleti hadi hadi diye sıkacağıma, önden hareket ediyor, lay-lay-lom yol alıyor, aralarda bekliyorum.
Böylece ardarda giderken toz yutmaktan kurtuluyor, öndekine/arkadakine dikkat etmeden yolun ve manzaraların tadına varıyor, kendi tempomda keyif aldığım tipte sürüyorum.
Hem gerilmiyorum hem acaip keyif alıyorum. Bişi olursa arkamdan ekip geliyor diye de rahatım.
GPS teki rotayı takip ederek laylaylom gidiyorum, arkadakiler de bi türlü yetişemediler yahu.
Fena gidiyorum canım.. Kolay mı beni yakalamak..
diye gevrek gevrek sırıtır, yol ve manzaranın büyüsü ile süzülürken baktım yavaş yavaş medeniyet oluşmaya başladı...
Alla alla... rotamızda bi yayla vardı, medeniyete bu kadar erken varmıyoduk...
ne oluyo lan.. GPS e bakıyorum basbayaa rotanın üstündeyim işte...
Dur biraz daha gideyim hele diyip devam ettim baktım bir şehir, "Pozantı" yazıyo.
oha! Pozantı'dan biz ertesi gün geçeceğiz.
Nasıl geldim lan ben buraya?
Park ediyor, bir su içiyor, kask ve eldiveni çıkarıyor, GPS'e daha bi inceden bakıyorum.
Anaaa! La ben alette dursun lazım olur diye yüklediğim, rotamızdan Pozantıya kestirme kısa yol alternetifi rotasını kapatmamışım. Sapakta aktif olan bu kestirme rotaya sapmış esas rotamızdan ayrılmışım.
Hay ben kafama..
Sapak 25 km mesafede. Yani 25+25 = 50 km rotadan çıkmışım.
Ekip beni yakalayamıyo diye havalara girmeyip, rotada bir problemmi var diye adam gibi inceleseydim daha erken farkederdim.
Salağım ben!
Ekip fena dalga geçecek.
Burdan eve mi dönsem :P
Dönüşe geçip telefon çekimi kaybolmadan ekibi aramaya çalışıyorum. (Telsiz çekmiyo tabii)
Tam o sıra onlar beni aradı, durumu aktarıp döndüğümü, rota üzerinde yola devam etmelerini söyledim. (Gülmeye başladılar bile adiler..)
Tempoyu arttırıp demin süzülerek geldiğim yerlerden yardırarak yol alıyorum.
Kaçırdığım sapağı küfrederek geçiyor, Checkpoint olan Kızıldağ yaylasına varıyorum.
Ne yaylası, şehir olmuş burası.
Marketin önündeki çocuklar baarıyor "arkadaşlarınız bu yöne gitti" diye.
Hımmm... Henüz geçmişler demekki aramız çok fazla değil.
Manzara seyri ve laylaylomu askıya alıp tempolu sürüyorum, yakalayayım ekibi.
Aceleden birkaç kez daha rotadan çıkıp döndükten sonra Karaisalı'da benzin alırken yakalıyorum ekibi.
Hala uslanmayan içimdeki afacan baarıyo "olm 50 km fark yapmama rağmen sizi yakaladım ya la.."
adam olmıycam..
Karaisalı'da
benzinlerimizi dolduruyoruz.
Akşam olmak üzere, buralarda bi yerde kalıcaz.
Akşam yemeğini kampta yapalım diyor, kumanyalarımızı alıp devam ediyoruz.
Rotayı hazırlarken buraya yakın bi yerde Yerköprü diye bir yerleşim görmüş, Yerköprü Şelalesinin orada olduğunu sanmış, orada kamp atarız diye planlamıştım.
Yerli halka soruyoruz ama kimse Şelaleyi bilmiyor, çok eskiden bi şelale vardı ama artık kurudu falan diyo. Gene de oraya gidelim diyor, etrafı dolan dolan bulamıyoruz.
Meğer bildiğimiz Yerköprü Şelalesi buradan alakasız bir yerdeymiş, turun devamında gittik.
Hava kararmadan kampı atalım artık diyip bulduğumuz dere kenarı bir yerde duruyoruz.
Çok güzel olmayan yer ve pis kokan kirli dereye rağmen daha fazla oyalanmadan çadırları açıyoruz.
+(Medium).JPG)
+(Medium).JPG)
Niye herkes benim çadırdan uzağa yerleşiyo? Horlamamdan olabilir mi?
.jpg)
Çadırları kurup, nevalelerimizi çıkarıyoruz.
Herkes kendince yemeğini hazırlıyor.
.jpg)
Hava karardı artık, adettendir ufak ta olsa bi ateş yakıyoruz.
+(Medium).JPG)
Sembolik te olsa illa sucuk pişecek
+(Medium).jpg)
Ateş başında biraz sohbet edip erkenden yatmayı planlıyorum.
Zira Taner'le ben gece 24 gibi Adana havaalanına gidecek, Taner'in eşi Dilek'i alacağız. Benim de botlarım gelecek :)
Gece 22:30 gibi Taner'le çıkıp 60 km mesafedeki Havaalanına gittik.
Beklerken bıcıbıcı (adı öyleydi galiba) yedik.

Gece 02: 00 civarında kampa döndük, ekip uyurken sessizce biz de çadırlarımıza girip yattık.
Akşam olmak üzere, buralarda bi yerde kalıcaz.
Akşam yemeğini kampta yapalım diyor, kumanyalarımızı alıp devam ediyoruz.
Rotayı hazırlarken buraya yakın bi yerde Yerköprü diye bir yerleşim görmüş, Yerköprü Şelalesinin orada olduğunu sanmış, orada kamp atarız diye planlamıştım.
Yerli halka soruyoruz ama kimse Şelaleyi bilmiyor, çok eskiden bi şelale vardı ama artık kurudu falan diyo. Gene de oraya gidelim diyor, etrafı dolan dolan bulamıyoruz.
Meğer bildiğimiz Yerköprü Şelalesi buradan alakasız bir yerdeymiş, turun devamında gittik.
Hava kararmadan kampı atalım artık diyip bulduğumuz dere kenarı bir yerde duruyoruz.
Çok güzel olmayan yer ve pis kokan kirli dereye rağmen daha fazla oyalanmadan çadırları açıyoruz.
Niye herkes benim çadırdan uzağa yerleşiyo? Horlamamdan olabilir mi?
.jpg)
Çadırları kurup, nevalelerimizi çıkarıyoruz.
Herkes kendince yemeğini hazırlıyor.
.jpg)
Hava karardı artık, adettendir ufak ta olsa bi ateş yakıyoruz.
Sembolik te olsa illa sucuk pişecek
+(Medium).jpg)
Ateş başında biraz sohbet edip erkenden yatmayı planlıyorum.
Zira Taner'le ben gece 24 gibi Adana havaalanına gidecek, Taner'in eşi Dilek'i alacağız. Benim de botlarım gelecek :)
Gece 22:30 gibi Taner'le çıkıp 60 km mesafedeki Havaalanına gittik.
Beklerken bıcıbıcı (adı öyleydi galiba) yedik.

Gece 02: 00 civarında kampa döndük, ekip uyurken sessizce biz de çadırlarımıza girip yattık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder